ÇOCUKLARDA OYUNUN ÖNEMİ
- Gizem Naz Gezgin
- 2 Eyl 2022
- 6 dakikada okunur

“Oyun” ne demektir?
Her insan oyun oynama ve öğrenme yetisine sahip olarak dünyaya gelir. Oyun; isteğe bağlı, gönüllü ve özgür bir eylemdir. Çocuklar oyun sırasında gerçek yaşamdan geçici bir süreliğine çıkarak, oyun düzeninin ve dünyasının içine girerler. Yani oyun, çocuğun hayal ve gerçek dünyası arasındaki ara alandır. Bir yandan çocuğun fantazileri oyunla birlikte ifade bulurken, bir yandan da oyundaki kurallar onu güven ve gerçeklik duygusuna bağlı tutar. Oyun sırasında çocuklar; dış dünyayı tanır, çevrelerindeki olaylar ve ilişkiler hakkında deneyim kazanır, kendisi ve ötekinin istekleri arasındaki ayrımı fark eder, empati becerisi ve yetenekleri gelişir, yeni beceriler kazanırlar. Sözel ifade becerisi sınırlı olan çocuklar için oyun ve oyunda kullandıkları öğeler kelimelerin yerine geçer. Oyun, çocuğun kendini ifade etmesinde kullandığı doğal bir araçtır ve bu yolla çocuk; hayal kırıklıklarını, güvensizliklerini, saldırganlığını, korkularını oynama şansı bulur. Çocuk oyun oynadıkça bu duygularını açığa çıkarır. Duygularıyla yüzleşir, onları kontrol eder ya da onlardan vazgeçerek rahatlar. Böylece büyüme çabası içinde olan çocuk bireyselleşir, gelişimi için gerekli olan gücün farkına varır.
Yaşa Uygun Oyun Gelişimi
Çocuklar sürekli gelişim ve değişim içerisindedirler. Bu değişimle birlikte oynadıkları oyunlar da oyundaki sosyal ilişkileri de gelişir. İlk başlar da inşa oyunları oynayan çocuklar, 3-6 yaşlarında sembolik oyunlar oynamaya başlar. Kurallı oyunlar, 5-6 yaşlarından itibaren sahneye çıkar. Çocuklar ilk başlarda tek başlarına ya da bir yetişkinle oynamayı tercih ederler. İlerleyen dönemlerde oyun için akranlarına ihtiyaç duyarlar. Akranlarıyla aynı ortamı paylaşabilirler ancak oyuncaklarını paylaşma, sırayla oynama, birlikte oyun kurma becerileri tam olarak gelişmemiştir. Bu, paralel oyun evresidir. Bu nedenle anaokulu döneminde oyuncağı çekerek arkadaşından alma, paylaşmak istememe, kızgınlık duygularını zarar verici şekilde ifade etme, vurma, itme gibi

davranışlara sıklıkla rastlanmaktadır. Çünkü bu yaş çocuklarında isteklerini erteleme, duygu ve tepkilerini kontrol edebilme becerisi henüz tam olarak kazanılmamıştır. Duygu ve tepkilerini kontrol edebilme becerisi zaman içinde okuldaki sosyal ortamın da desteğiyle gelişecektir. Çocuğun yaşı ilerledikçe, sembolik oyunlar ağırlık kazanmaya, sosyal becerileri gelişmeye başlar. Kurallı bir oyunu tam anlamıyla oynamaya başlayabilmeleri ise, psikolojik gelişimlerine bağlı olarak 6,5- 7 yaşlarını bulabilir. Çocukta sembolik oyun oynama becerisinin gelişimi çevresindeki insanları izleyerek taklit edebilmesi ve belleğin gelişimi ile birlikte başlar. Taklit, çocuğun davranış repertuarını geliştirir ve öğrenmesini zenginleştirir. Sembolik oyunda çocuklar, gerçeği ya da yaşadığı olayları istediği gibi değiştirebilir, farklı şekilde sonuçlandırabilirler. Nesneleri, oyuncakları istedikleri gibi kullanabilir, farklı kişilerin rollerine bürünebilirler. Okulda baş etmekte zorlanılan bir arkadaş, çocuğun oyun yolu ile kurduğu hayal dünyasında yenilebilir ve çocuk, ona istediği gibi kızabilir ya da çocuk oyun yolu ile kurduğu hayal dünyasında çok kıskandığı kardeşini evden gönderebilir.
Oyun ve oyuncak seçimi arasındaki ilişki
- Çocuğun gelişimine, yaş düzeyine ve cinsiyetine uygun olmalıdır.
- Çocuğun fiziksel, zihinsel beceri ve yeteneklerini geliştirebilmelidir.
- Çocuğun dış çevreyi keşfetmesine yardımcı olmalıdır.
- Şiddet unsuru içermemelidir.
- Çocuğu geleceğe iyi bir şekilde hazırlaması için farklı türde oyuncaklar seçilmelidir.
- Yaratıcı faaliyetleri teşvik edici nitelikte olmalıdır.
- Hayal gücünü uyandırabilmeli ve çocuğu eğlendirebilmelidir.
- Çocuğun, yetişkinin yaptığı işlerde beceri kazanmasına yardımcı olmalıdır.
Sembolik oyunda oyuncak ve hayal gücü arasında sıkı bir bağlantı vardır çünkü hayal gücü çocuğun elindeki oyuncağı istediği başka herhangi bir şeye dönüştürebilir. Bu nedenle oyunda çocuğun hayal gücünü ve yaratıcılığını kullanabileceği, oyun sırasında farklı rollere bürünmesini sağlayan, kısacası duygularını yansıtmasına yardımcı olacak yapılandırılmamış oyuncaklar seçilir. Oyun hamurları, boya kalemleri, kâğıt, makas, kap, su, kum, legolar, maskeler, şapkalar, sihirli değnek, ayna, oyuncak telefon gibi oyuncaklar çocukların yaratıcılığını destekleyen, duygusal ifadeyi sağlayan oyuncaklardır. Örneğin boyama, kum, su, kil, hamur gibi malzemeler tuvalet eğitimi döneminin takıntılarının boşaltımına yardımcı olan araçlardır. Küçük bir oyun evi ve mobilyaları, hayvan ailesi, bebek ailesi, oyuncak bebekler, evcilik malzemeleri, çeşitli kıyafetler çocuğun aile ve okul gibi yakın çevresindeki yaşantılarını ve bunlara dair duygularını ifade etmesine olanak tanıyan bakım ve şefkat temalı oyuncaklardır. Bu tarz oyuncaklarla oynanan oyunlarda çocuğun gözünden anne, baba, öğretmen, arkadaş rolleri gözlemlenebilir. Tren, ambulans, itfaiye, uçak, helikopter, polis arabası gibi çeşitli taşıtlar, doktor kiti, çeşitli mesleklere ait insan figürü ve kuklalar, tamir kiti, manav eşyaları gibi oyuncaklar çocukların çeşitli sosyal rolleri deneyimlemelerine ve kaygıları, korkuları, bağlanma sorunları ile ilgili oyunlar oynayarak sorunlarının telafisine ortam hazırlar.
Oyun, çocuğun duygularına nasıl etki eder?
Oyun deyince akla gelen en önemli sorulardan biri çocukların öfke ve kızgınlık duygularını ifade eden, saldırganlık içeren oyun ve oyuncaklara müsaade edilip edilmemesidir. Öfke ve kızgınlık; mutluluk, heyecan, üzüntü gibi her insanın yaşadığı, doğuştan gelen saldırganlık dürtüsünün yansıması olan, doğal ve kulak verilmesi gereken duygulardır. Bu duyguların inkâr edilerek tamamen bastırılması sağlıklı bir durum değildir ve hem çocuk hem de yetişkinde çeşitli ruhsal sıkıntılara neden olur. Önemli olan bu duyguları güvenli bir ortamda tanımak, bedensel yerine sözel olarak ifade edebilmeyi öğrenmek ve oyun yoluyla öfke duygusunun yarattığı gerilimi boşaltabilmektir. Bu şekilde öfke ve kızgınlık duyguları çocuk için kontrol altına alınabilir ve baş edilebilir duruma gelir. Yani evcilik, tamircilik gibi oyunlara nasıl izin veriyorsak boğuşma ve savaşma gibi oyunlara da “kimsenin diğerini incitmemesi” çerçevesinde izin verilebilir. Bu alan, çocuğun kızgınlık duyduğu durumlarda uygun ve kabul edilebilir davranışı öğrenebilmesi ve denemesi için fırsattır. Çocuk; mutluluk, heyecan, üzüntü gibi duygularıyla olduğu kadar kızgınlık ve öfke duygularıyla da yetişkin tarafından kabul edildiğini gördüğünde benlik algısı ve güven duygusu olumlu yönde pekişir. Dikkat etmek gerekir ki burada kabul edilen çocuğun olumsuz, saldırgan davranışları değil, duygularıdır. Çocukların bu duygularını kabul edilebilir yollarla ifade edebilmesi için kum torbası, hacı yatmaz, sünger sopa, mıknatıslı dart panosu, vahşi hayvanlar ya da kuklalar, askerler, şövalyeler, kılıç- kalkanlar, korsanlar, su tabancası gibi oyuncaklar kullanılabilir. Elbette tüm çocuklar bu oyuncakların hepsiyle oynamayı tercih etmeyebilir. Bir oyuncak çocuğun gelişim düzeyine, yaşına, beceri ve ilgilerine hitap ediyorsa caziptir ve tercih edilir. Oyuncağın çocuğun yaşına göre kendini beceriksiz ve yetersiz hissettirecek düzeyde karmaşık, anlaması ve kullanması zor olmaması gerekir.
Oyunda sınırlar ve kurallar
Oyunda yetişkinin kullandığı dil de, geçirilen zamanın kalitesini etkilemektedir. Beden duruşunun yani bedensel dikkatin çocuğa dönük olması, yargılamadan, sorgulamadan, eleştirmeden, kızmadan dinlenmesi, baş işaretleri, “evet, anlıyorum, hımm” gibi onay sözcüklerinin kullanılması, anlayabildiği ya da hissedebildiği kadarı ile çocuğun duygularını dile getirmesi ve duygularını açıklayan cümleler kurmasına fırsat verilmesi çocuğa duygularının paylaşıldığı hissini verir ve güven aşılar. Çocuk oyun içerisinde kabul edildiğini ve kendisine özen gösterildiğini hissettiğinde duygularını paylaşır ve bu yolla problem çözme becerilerini ve sorumluluk duygusunu geliştirir. Çocukların hayatlarının her alanında olduğu gibi oyunda da belirli sınırlar, kurallar vardır ve bunlar çocuğa ne yapması ya da yapmaması gerektiği konusunda rehberlik eder. Oyunda çocuğun kendisine ya da başkasına zarar vermeye başlaması gibi gerekli durumlarda sınır koyulmalı ve kurallar belirlenmelidir. Bir sınıra ihtiyaç duyulduğunda çocuğa duygularının ve isteğinin anlaşıldığı gösterilmeli, ancak çocuğa hangi davranışından dolayı uyarıldığı, neden bir kurala ihtiyaç duyulduğu ve kendisinden nasıl davranışların beklendiği mutlaka anlatılmalıdır. Bunu sakin bir ses tonu kullanarak çok açık, kısa ve net bir cümle ile anlatmak gerekir. Çocuk oyuncaklarına zarar vermeye başladığında “çok kızgın olmalısın” gibi ifadelerle duygularını yansıtmak, “Ancak oyuncaklarına zarar verirsen onlarla bir daha oynayamayız, bu nedenle oyuncaklara zarar vermiyoruz.” gibi bir açıklama ile sınır koymak, mümkünse alternatif bir çözüm yolu sunmak çocuğun olumsuz olan davranışını kontrol etmesine yardımcı olacaktır. Davranışlarını kontrol etmekte zorlandığı ve zarar vermeye devam ettiği durumlarda çocuk, “Bu, oyunda yapmaman gereken bir davranıştı. Bir kere daha yaparsan bugünkü oyunumuzu sonlandırmamız gerekecek.” şeklinde uyarılabilir. Bu anlamda oyun, anne baba için de etkin şekilde kurallar koyup uygulayabilmeleri için iyi bir deneme alanıdır. Olumlu bir paylaşım içinde olduğunda çocuklar, verilen mesajları ve kuralları almaya daha açıktırlar.
Çocuk oyunlarında yaratıcılığı geliştirmek
Çocuk oyunlarında seçilecek oyuncaklar; onun duyularına hitap etmenin yanı sıra, yaş ve gelişim düzeyine uygun olmalı, yapılandırılmış oyuncaklar yerine kendi kendine yapıp bozarak takarak üst üste koyarak oynayabileceği ve yeni ürünler yaratabileceği nitelikte olmalıdır. Ona hazır örnekler sunmak yerine, gerektiği yerde yol göstermek şeklinde küçük yardımlarda bulunulmalı, etkinliği desteklenmeli, olumlu model olunmalıdır. Ebeveynler dışarıdan aldığı oyuncakları ve materyalleri çocuğa sunmanın yanı sıra evdeki ve çevresindeki malzemeleri kullanarak da yeni ürünler yaratmaya çocuğunu teşvik etmelidir. Bunun için, evde artık olarak nitelendirilecek plastik kutular, renkli dergi sayfaları, kapaklar, artık kumaş eski giysiler vb. oyun malzemeleri olarak çocuğa sunulmalıdır. Ayrıca aileler çocukları için yakın ve uzak çevresini tanımasına fırsat verici geziler düzenlemeli; çocuğa neye bakması, neyi görmesi, neyi duyması gerektiği konularında ona yol gösterici olmalı ve böylece çocukta yaratıcılık için çok önemli olan gözlem yapma yeteneği geliştirilmelidir. Çünkü yaratıcılık, herkesin gördüğünü görmek; ancak daha önce hiç kimsenin yapmadığını yapmaktır. Son olarak oyun; hem çocuklar hem de anne-babalar için bir deneme alanı ve ebeveyn olarak hayatın provasıdır. Siz de oyun adı verilen dünyada hem kendi içinizdeki çocuğa hem de çocuğunuza kulak verin.
KAYNAKÇA
Yaşamın Sihirli Yılları: Okul Öncesi Dönem - Prof. Dr. Ayla Oktay
Çocuğunuz Sizden Ne Bekliyor - Prof. Dr. Yankı Yazgan, Dr. Şule Yazgan
Prof Dr. Esra Ömeroğlu ve Uzm. Ayşe Turla. Milli Eğitim Dergisi. Sayı 151, 2001.
Doç. Dr.Alev Önder. Yaşayarak Öğrenme İçin Eğitici Drama. Epsilon Yayınları, İstanbul, 2002.
İnci San. “Yaratıcı İki Düşünme Biçimi ve Çocuğun Yaratıcılık Eğitimi”, Eğitim Bilimleri
Fakültesi Dergisi, Cilt 12, Sayı 1-4, 1979, s.117-190.
Prof. Dr. Neriman Aral, Doç. Dr. Aysel Köksal Akyol ve Doç. Dr. Figen Gürsoy. Çoluk Çocuk Dergisi. Sayı 36, Mart 2004. İlkim Öz. Çocuk ve Kişilik, Kök Yayınları, 1997




Yorumlar